Furkan Savaşı

Siyonistlerin, orantısız bir güçle yaptıkları saldırılara, sınır ve kural tanımaz sivil katliamlarına rağmen, Gazze direnişi bütün ihtişamıyla devam ediyor.

Küçücük bir coğrafyaya hapsedilmiş, on yedi yıldır ambargo altında her türlü imkândan mahrum bırakılmış, elli gündür gece gündüz/havadan karadan sivil hedefler gözetilerek üzerine bombalar yağdırılan bir halkın gösterdiği o insanüstü sebat ve İslam coğrafyasındaki elliden fazla devletin korkudan gıkını çıkaramadığı, Batı emperyalizminin tam desteğini almış Siyonist işgal gücüne karşı, bir avuç mücahidin sürdürdüğü destansı cihad, insanlığın hayretle izlediği bir mucize gibi devam ediyor.

Tarihte benzeri az görülmüş bu imanî direniş, hakla batılı ayıran, hakikati ortaya çıkaran, insanlığı uyandıran bir “Furkan savaşı” niteliği taşıyor. Bu öyle bir tufan ki, hakikati perdeleyen tüm örtüleri, gerçek yüzleri gizleyen tüm maskeleri paramparça ediyor!

Hakikatleri tüm berraklığıyla ortaya çıkaran bu Furkan savaşı, iki milyar nüfusa sahip İslam ümmetinin her bir ferdine ve insanlığa “insana şahsiyet kazandıran, ona güç veren imanın ne olduğunu; Allah’a güvenmenin, Allah’a dayanmanın, Allah’a yakın olmanın nasıl olacağını; ahireti dünyaya tercih etmenin ne demek olduğunu” yürekleri sarsarcasına yeniden öğretmiştir. Avrupa’da, Amerika’da, Rusya’da birçok insanın hidayetine vesile olan bu iman dersi, İslam ümmeti olarak bizlerin de Allah’la, ahiretle ilişkimizi ve iman iddiamızı yeniden sorgulamamızı, kendimize gelmemizi sağlayacaktır.

İnsanlığın gözleri önünde soykırıma uğratılan bir halkın ve ümmetin kutsal topraklarını savunan mücahidlerin İslam ülkeleri tarafından yalnızlığa terk edildiği bu savaş, İslam coğrafyasındaki rejimler ve yönetimlerle, İslam, İslam’ın değerleri ve Müslüman halklar aralarındaki uçurumun ne kadar derin olduğunu ortaya çıkarmıştır. Bu derin çelişkinin halklar tarafından idrak edilmesinin, öncelikle Arap ülkelerinde olmak üzere, tüm İslam coğrafyasında doğuracağı sonuçlar olacaktır.

Bu Furkan savaşı, İsrail’in kural tanımaz bir terör örgütü ve acımasız bir işgal gücü; siyonizmin bütün insanlığı tehdit eden vahşi bir ideoloji; Siyonistlerin de dünya devletlerini etkisi altında tutan uluslararası bir şebeke olduğu gerçeğini bütün insanlığa açıkça göstermiştir. Milyarlarca kitap, binlerce konferans, onlarca filmle insanlığa anlatılamayacak bu ürkütücü gerçeğin, yeryüzünün dört bir yanında, vicdan sahibi insanları sokaklara dökecek bir açıklıkla ortaya çıkmış olması, işgalci İsrail’in Filistin topraklarından ve siyonizmin yeryüzünden silineceği bir sürecin başlangıcı olacaktır.

Batı emperyalizminin, ABD ve Avrupa ülkelerinin hep birlikte İsrail vahşetinin arkasında durduğu bu Furkan savaşı “küfrün tek millet olduğu” gerçeğini bir daha göstermiştir. Aynı zamanda bu savaş, Batı dünyasının çirkin yüzünü örten “Batı medeniyeti değerleri” maskesini düşürmüş, Batı ülkelerinin “insan hakları, kadın hakları, çocuk hakları” gibi söylemlerindeki ikiyüzlülüğüne bütün insanlık şahit olmuştur. Batı emperyalizminin süslü maskesinin düşmesi Batı medeniyeti için sonun başlangıcı olacaktır.

Sivil yerleşim alanlarını yerle bir eden, hastaneleri, okulları, mülteci kamplarını bombalayacak kadar zıvanadan çıkan ve çoğu çocuk ve kadın olmak üzere on beş binden fazla sivili katleden İsrail terör örgütünün işlediği insanlık suçuna rağmen, saldırı hedefleri ve esirlere muamelesi hususunda İslami duruşunu bozmayan İzzeddin El-Kassam mücahidleri, bütün dünyaya savaşın da bir hukuku ve ahlakı olduğunu ve bunu ayakta tutabilecek yegâne gücün İslam olduğunu gösterdiler. Dünya barışını teminat altına almak gibi bir misyonla kurulduğu iddia edilen Birleşmiş Milletler Teşkilatının bu soykırım karşısındaki pozisyonu, bu teşkilatın küresel emperyalizmin bir aparatı olmaktan öteye bir misyonu olmadığını ortaya koymaktadır. Bütün bu yaşananlar, kurulu dünya düzeninin sorgulanmasına ve değişmesine yol açacaktır.

Dünyada iki milyar nüfusa sahip İslam ümmetinin, İslam coğrafyasının tam ortasında, bir terör örgütü tarafından kutsal topraklarının işgal edilmesi ve dindaşlarının soykırıma uğratılması karşısındaki çaresizliği; bu zulmü engellemek isteyen devletlerin diplomatik çabanın ötesine geçemediği, Gazze’ye insani yardım dahi ulaştıramadığı acziyet tablosu, İslam ülkelerinin bağımsız olmadığını, dünyanın tek özgür halkının Gazze halkı ve İslam dünyasının tek özgür yönetiminin Hamas yönetimi olduğu gerçeğini ortaya koymaktadır. Bugün Filistin’de çaresizce seyircisi olunan bu vahşetin, yarın buna seyirci olanların ülkesine sıçrayacağı gerçeği; İslam ülkelerini bağımsızlığa ve İslam ümmetini birliğe mahkûm etmektedir. Ümit ederim ki bu mahkûmiyet, İslam ümmeti için, tarihte kendisiyle izzet bulduğu İslami yönetime ve siyasi birliğini sağladığı İslam hilafetine yeniden dönüşün kapısı olsun.

Bu pirüpak cihad göstermiştir ki; ümmet-i Muhammed için esaret zincirlerini parçalamanın yegâne yolu vardır: İslam’la hayat, vahdetle kuvvet, cihatla izzet bulmak!..

Bu Furkan savaşının bütün bu hakikatleri ortaya çıkarması “feth’ül mubîn”dir. İnsanlığı özgürleştirecek bir feth’ül mubîn!..

İslam ümmetini kendine getirecek bir feth’ül mubîn!..

Zaferin/başarının maddi güçle, çoklukla değil, Allah’ın yardımıyla olduğunu gösteren bir feth’ül mubîn!…

Yüce Rabbimiz, İslam’ın yüz akı aziz Gazze halkına ve İzzeddin El-Kassam tugayının yiğit mücahidlerine bu fethi nasib ettiği gibi mutlak bir zaferi de nasib eylesin…

Ve düşmanlarını sonsuz kudretiyle insanlığa ibret eylesin…