Umudun Adı Kitap

Hafta içinde Namaz Gönülleri Platformu hocalarımızla birlikte ‘’Kader Mahkûmları Derneği’’ni ziyarete gittik. Derneğin isminde öne çıkan ‘’Kader Mahkûmları’’ tanımlamasına yönelik eleştiri şerhimi şimdilik saklı tutuyorum, bu isim altında yapılan güzel çalışmaları sizlerle paylaşmak istiyorum…

Dernek başkanı Necdet Yüksel Bey, yardımcısı Kadir Zengin ile beraber bir elin parmaklarını geçmeyen gönüllü ile ne muhteşem işler başardıklarını gıpta ve ilgiyle dinliyoruz…

Dernek başkanı on torun dedesi, mahkûmların babası 75’lik Necdet Yüksel, bize derneğin öyküsünü anlatıyor…

Yıllar önce Samsun’un Terme ilçesinde arazimdeki 10 adet ağacı izinsiz kestiğim için cezaevine düştüm on ay kadar yattım… Cezaevi insanının psikolojisine, içine düştüğü bunalım ve boşluğa tanık oldum… Çıktıktan sonra dört duvar arasında sıkışmış ve sıkılmış bu insanlar için ne yapabilirim diye düşündüm…

Mahkûmları kitapla buluşturma, “umut ışığı kitap” projesini başlattım. 20 yıllık bir kitap okutma hikâyesidir, Kader Mahkumları Derneği…

“Bir kitap bin suçu önler…”, “Bin kitap bir cezaevini kapatır…” mottosu ile yola çıktık…

Bir insanı cehaletin karanlığından kurtarıp İslam’ın aydınlığına taşımak tüm insanlığı kurtarmaya eşdeğer bir kazanım olduğuna inandık…

İslami davete en açık ve en yatkın insanın cezaevlerinde yatanların olduğunu fark ettik… Maneviyata susamış, algıları sonuna kadar açık ve zamanları oldukça müsait… Bu potansiyel ihmal edilecek bir potansiyel değil…

Türkiye’de davetçi kadroların göz ardı ettikleri bir alan…

İçeri girdiğimizde büyük bir masanın üstü henüz açılmamış mektup yığınları ile doluydu…

Cezaevlerinden günlük ortalama 50-60 mektup geliyor… Biz gittiğimizde değerlendirmeyi bekleyen sırada 1500 civarında mektup olduğunu öğrendik. Ayrıca 1600 civarında değerlendirilmesi yapılmış, kolilenmiş ancak kargo ücreti sıkıntısından dolayı PTT kargoda bekleyen kitap ve giysi kolilerinden bahsettiler…

En büyük sıkıntımız kargo ücreti diyordu, baştan Necdet…

20 yıllık kitapla davet sürecinde, cezaevlerinden bize yaklaşık 300 binin üzerinde mektup ulaştı…

Şu an cezaevlerinde 350 bin civarında mahkûm bulunuyor, biz bu kitlenin ancak yüzde 20’sine ulaşabilmiş durumdayız…

Gönderdiğimiz her koliye mutlaka; seccade, tespih, takke, mealli Kur’an-ı Kerim koyuyoruz… Kitap gönderirken seçici oluyoruz… Bilgi kirliliğine neden olacak İslam adına ifsat içeren kitapları ayıklıyoruz… Doğru kaynaklar ve sahih bir İslam’ı sunan eserleri önceliyoruz…

Sevgili Başkan bu alanın uzmanıydı… Bu ülkede 38 saniye de bir suç işleniyor… Öncesinde suçu engellemede geciktik bari suçu işledikten sonra ıslah için ulaşabilsek diyoruz… Ayrıca yurtdışında farklı 120 ülkede suça bulaşmış 10 binin üzerinde Türkiyeli suçlu var… İmkânlarımız oluşursa onlara da ulaşmayı hedefliyoruz…

Yardım ettiğimiz kişinin ailesini de unutmuyoruz… Giysi ve kitap yardımında bulunuyoruz… Zaten en büyük sıkıntıyı mahkûm yakınlarının çektiğinin farkındayız…

Ayrıca kapalı cezaevinde bulunanlardan dışarıdan lise diploması almalarını teşvik ediyoruz…

Açık cezaevine çıkanlardan ise üniversite okumalarını tavsiye ediyoruz… Doğrusu davette durağanlık ve donukluk yaşadığımız şu süreçte dernek başkanı bize eşsiz bir ufuk ve umut sundu…

Gözlerindeki ışıltı, kalbindeki kıpırtı ile yüreklerimizde kıvılcımlar çaktı… Onda azim, aksiyon adanmışlık ve aşk gördük… 75’lik delikanlının enerji ve emeği bizi silkeledi…

Tarih geç kalanları affetmiyor, dedi ve bir anısını paylaştı…

Yıllar önce Adana-Karataş cezaevinden bir bayan mahkûmdan bize bir mektup geldi… 8 yıl 4 ay kesinleşmiş cezası var, ayrıca Yargıtay’da onay bekleyen 13 yıl 8 aylık bir dosyası bulunuyor… Bizden büyük boy mealli Kur’an-ı Kerim, başörtüsü ve seccade istedi…

Koliyi hazırladık sıraya koyduk dolayısıyla gönderme işi gecikti… Bir ay sonra koli tekrardan bize döndü… Cezaevi müdürünü aradım, nedenini sordum. Müdür:

“Maalesef hanımefendi intihar etti.” Kolimiz gecikince Yargıtay’daki dosya da bu süreçte onaylanınca canına kıyıyor… Bu acı haber beni perişan etti aradan yıllar geçmesine rağmen kendimi affedemiyor, vicdan azabı mı dindiremiyorum” diyor başkan…

Bir diğer anı…

Cezaevinden gelen bir mektupta Rus bir mahkûm bizden İncil istemişti… Rusça bir İncil yanında Rusça bir Kur’an-ı Kerim meali koyup gönderdik… Bir ay sonra bize  gelen mektupta Müslüman olduğunu müjdelemişti… Görünen o ki, Allah’a davet için niyet ve gayret olduktan sonra cezaevi duvarları engel teşkil etmiyor… Yüreklere dokunmak duvarlara ve kilometrelerce mesafeye rağmen mümkün olabiliyor…

Doğrusu başkanı dinlerken biraz da kafam karışıktı…

Düzenli kitap okumak için yolumuzun cezaevine düşmesi mi gerekiyor acaba?

Evet evlerimizde çoğu zaman kitaplarımız mahkûm ve bizler kitaplarımızın okuyucusu olmaktan uzaklaştık adeta kitaplık gardiyanı olduk, başkasına gitmesin diye…

Ne dersiniz 2. el de olsa kitapları okuyucuyla buluşturmaya var mısınız?

Ramazan Kayan