İnsan ve Değer Şurası- İslami Hareketlerin Paradigma Arayışı Sonuç Bildirgesi
İNSAN ve DEĞER ŞURASI
İslami Hareketlerin Paradigma Arayışı
SONUÇ BİLDİRGESİ
24/08/2024
Tarihsel değişim ve dönüşümler önemli olay ve olgular üzerinden gerçekleşir.
Avrupa merkezli sanayi devrimi sonrası gerçekleşen büyük değişim yeni dünya düzeninin sömürgeci bir ruhla inşa edilmesi sonucunu doğurmuştur. Temel felsefesi modernleşme, post-modernleşme, küreselleşme ve dijitalleşme; siyasal yapılanması ulusçuluk; iktisadi yapısı ise liberalizm temeli üzerine kurulan bu düzen, değer merkezli bir dünya yerine tüketim merkezli bir dünya görüşü ortaya çıkarmıştır.
İslami hareketler, bu küresel düzenin köksüzleştirici, yıkıcı, değersizleştirici, yozlaştırıcı düzenine karşı bir meydan okuma hareketidir. İnsanı ve toplumu arzuların kurbanı yapan, nesneleştiren sekülerizmin kışkırtıcı yapısına karşı insanı özgürleştirmeyi amaçlayan İslami hareket bir ıslah, ihya, direniş ve diriliş hareketidir.
İslami hareketlerin paradigma arayışı tarihsel üç dönem parantezine alındığında bunlar; bin yıl boyunca 18. yüzyıla kadar süren büyük meydan okuma dönemi, 19. yüzyılda pozitivizmle birlikte ortaya çıkan gerileyişimizin ve sorunlarımızın sebebinin bizzat dinin kendisinde gören anlayışın geliştiği dönem ve tarihsel sürecin abartılı iyimserlikler ve kötümserlikler üzerinden okunduğu son dönem olarak karşımıza çıkar.
Yenilgi döneminin çıkış arayışlarına cevap olarak ortaya çıkan İslami hareketler; tadilat, tamirat ve ıslahat temelinde, dinamik fıkıh anlayışını ve cihad ruhunu öne çıkaran, bağımsızlığı ve kendini yeniden var etmeyi içeren antiemperyalist bir duruş sergiler. İttihad-ı İslam siyaseti ile parçalanmış İslam coğrafyasının kaynaklarını, gücünü, imkân ve kabiliyetlerini toparlama idealini hedefler. Bu toparlanma İslam medeniyetinin tekrar kurucu, yönlendirici, inşa edici tarihsel rol üstlenmesini hedeflemektedir.
Hilafetin dağılmasıyla birlikte ortaya çıkan ilmi, içtimai ve siyasi boşluğu doldurmak üzere konum alan ve ilmi, tasavvufi, siyasi ve cihadi alanlarda yoğunlaşan İslami hareketlerin bu çalışma alanlarında dengeyi yakalaması, ilimle direnişi, siyasetle ahlakı bütünleştirmesi gerekmektedir.
İslam dünyası peygamberler coğrafyasıdır. Vahiyle yoğrulan bu coğrafya er geç ayağa kalkacak ve yeniden tarihte kurucu rolünü üstlenecektir. Bu rolü üstlenecek müslümanların konformizm, tembellik, karamsarlık ve korkularına savaş açması, bulunduğu coğrafyayı yakinen tanıyarak derin bir sorumluluk bilinciyle yapabileceğinin en iyisini yapması gerekmektedir.
Son iki yüz yıldır İslam dünyasına çöreklenmiş küresel emperyalizmin coğrafyamızdaki ileri karakolu terör örgütü İsrail’dir. 7 Ekim Aksa Tufanıyla birlikte bu gerçeklik bütün dünyada tescillenmiştir. Bu bağlamda İslami hareketlerin paradigma arayışının cevabı Gazze direnişinde vücut bulmuştur. İslami Direniş Hareketi Hamas’ın ortaya koyduğu bu model iman, ilim, ahlak ve cihadın yaşam tarzına dönüştüğü bir direniş modelidir.
İslami hareket sadece bir söylem değil, şahitlik, direniş ve medeniyet eksenli bir varoluştur. Bu varoluş mücadelesinde İslam’ı temsiliyet, tebliğden daha öncelikli bir sorumluluktur.
Bu medeniyetin kurulması kuşaklararası sağlıklı iletişim ve istişareye dayalı bir teşkilatlanma modeliyle sağlanabilir. Kadınıyla erkeğiyle birlikte aile merkezli daveti yaygınlaştırmak en önemli görevdir. Bu topyekûn mücadele içerisinde gençliğin rolü başattır. İslami hareketler gençlere değer vermeli ve mücadelenin her alanında gençleri değerlendirmelidir. Toplumsal değişim ve İslam medeniyetinin inşası özellikle gençlerin omuzlarında yükselecektir.
Bu toplumsal değişimin muharrik gücü olan İslami hareketlerin, yerli bir zeminde ve evrensel hedeflerle, söylem ve stratejilerini güncelleyerek, daha muktedir, mutedil ve muteber bir dil kullanarak, niteliği önceleyip umudu diri tutarak, ahlaki yeterlilik ve ibadi dirilik atmosferinde, kazanımlarını korumayı değil geliştirmeyi amaçlayan bir yaklaşımla çalışmalarını sürdürmeleri gerekmektedir.
Pergel metaforundan ilhamla, sabit ayağı yerli ve hedefleri evrensel olan İslami hareket, içe kapanık değil, dışa dönük bir yaklaşımla ümmetin ve insanlığın maslahatını gözeten bütün kurum ve kuruluşlarla işbirliği içerisinde hareket etmelidir.
Nesli ve ekini ifsat eden, cinsiyetsizlik projesiyle fıtrata savaş açan, aileyi yıkan, toplumları çökerten küresel emperyalizmin kıskacından insanlığı kurtaracak ve İslam’ın adalet ve merhamet iklimine taşıyacak yegâne güç İslami harekettir.
Bu ağır sorumluluğun kutsal mücadele yükü hepimizin omuzlarındadır.
Yüce Rabbimiz buyuruyor ki;
“Şüphesiz Allah, kendi yolunda kurşunla kaynatılmış bir bina gibi saf bağlayarak çarpışanları sever” (Saff Suresi/4)