7 Ekim; Filistin Halkının Siyonizme ve Emperyalizme Karşı Direnişi

Asrımızın kanayan en büyük yaralarından biri olan Filistin meselesi, dünya gündeminde –her zaman olduğu gibi- güncelliğini korumaya devam ediyor… Bunun sebebi bütün dinler nazarında mukaddes olarak inanılan Kudüs’ün ve Müslümanların ilk kıblesi Mescid-i Aksa’nın bu topraklar üzerinde bulunmasıdır. Asırlarca farklı hâkimiyetler altında bulunan Kudüs hep “Halilullah” şehri olarak saygı görmüş, özellikle de Osmanlı döneminde bütün dinlerin bir arada yaşadığı barış ve huzur beldesi olarak tarihi kaynaklarda yerini almıştır.

Osmanlının Kudüs mutasarrıfı Ahmet Mecid, 16 Ağustos 1913 tarihinde Dahiliye Nazırına gönderdiği raporunda Kudüs’ün önemi şöyle vurgulanmış: ‘’Bütün milletlerin iştahını kabartan bu bölge Hz. Musa’nın gezip dolaştığı, Hz. İsa’nın beşiği olmasının yanı sıra asırlardan beri pek çok İslami hatıranın bulunduğu ve miracı Muhammed’i mücizesinin yaşandığı yerdir.’’*

Son 75 yıldır yoğun bir kuşatma altında ve çok zor şartlarda ayakta kalmaya çalışan Filistinli/Gazzeli kardeşlerimizi işgalci İsrail, aylardır karadan, denizden ve havadan bombalamaya devam ediyor. Öyle ki, Hiroşima’ya atılan bombaların onlarca katı mesabesinde ve canavarca hislerle yapılan bir katliam!.. Ve kesintisiz olarak hastaneleri, okulları, çocukları, kadınları, yaşlıları, her kim olursa olsun havadaki kuşu, böceği bile vuracak denli gözü dönmüş işgalci Siyonistler ‘asrın ve tüm zamanların kasabı’ ünvanını boyunlarına asmayı başardılar! Sadece ‘’Allah’’ diyen ve O’na yönelen bir halktan, tarifi ve tahammülü mümkün olmayan bunca acıya, açlığa, sususluğa, yalnızlığa ve terk edilmişliğe kim dayanabilir…

7 Ekim sabahı Kassam Tugaylarının gerçekleştirdikleri Aksa Tufanı operasyonuyla Siyonist İsraillilerin balonları söndü, onurları ve gururları yerle bir oldu… Askeri gücü, ileri teknoloji disiplinleri, dünyaya abartarak servis ettikleri istihbarat servisleri, karargâhları tamiri mümkün olmayan yara aldı. Zelil duruma düşen, gözleri dönen Siyonistler vahşice intikam almaya kalktılar; hiçbir kural, hukuk ve sınır tanımaksızın katliamlarını soykırıma dönüştürünceye kadar devam ettiler. İnsanlık ve vicdani değerlerden zerre miktar nasibi olmayan bu korkaklar güruhuna – sanki hafıza kaybına uğramış ülkelerden özellikle Almanya- ve genel anlamda batılı ülkelerin çoğu terör devletinin yaptığı soykırıma karşı sessiz kaldılar, hatta -hayasızca- sözlü ve fiili olarak yanlarında yer aldılar.

Bu Siyonistler neleri katletmediler ki?.. On yıllardır şahit olduğumuz katliamlarını bugün daha da ileri götürerek soykırıma dönüştürdüler. Kimi ülkeler fiili destek vererek kimileri de sessiz kalarak İsrail soykırımını desteklediler.

Gazze’den bize yansıyan akıllara ziyan bu dehşet verici görüntüler karşısında bizlerin sessiz kalması asla düşünülemez. Hangi eğilimden olursa olsun insani değerlerini yitirmemiş bütün dünya halkları, vicdanlarının sesini dinleyerek bu soykırıma, bu intikam katliamına dur diyecek ve ellerinden gelen her türlü protestoyu caddelerde, sokaklarda, meydanlarda yapmaya devam edeceklerdir. Kimi Avrupa ülkelerinin, ABD’nin despotça baskılar uygulayan tutumlarına rağmen halklar canhıraş bağırmaktadırlar…

Ülkemizde bazı çevrelerin ve siyasi partilerin sosyal medya platformlarında çatlak sesler çıksa da her şeye rağmen ilk günden beri meydanların ve sokakların tavrı çok açık ve net… İrili ufaklı her yerde, neredeyse kasabalarda bile insanlarımız Filistinli kardeşlerinin acılarını paylaşmak için haykırıyorlar… Akla gelebilecek her etkinlik yapılıyor, gayret ve dayanışma çabaları devam ettiriliyor… Filistin davasının ne olduğunu, nasıl anlaşılması gerektiğine dair ve alınması gereken önemli tavırları yeni nesillere aktarıyorlar…

Gelecek kuşaklara tarih not düşmelidir; Filistinlilerin, Gazze halkının evleri başlarına yıkıldı, binalar bombalarla yerle bir edildi, on binlerce insan tüm sevdiklerini kaybetti, evlatlarını, kundaktaki bebeklerini, 7 bine yakın çocuğunu toprağa veren anneler, ciğerleri yanan babalar… Ama bunca sağanak sağanak yağan bombalara, sıfır imkânsızlıklara rağmen cihada devam etme noktasındaki bağlılık mesajları, ‘Elhamdulillah’ diyerek şükretmeleri, ‘Hasbunallah’ diye haykırmaları onların yediden yetmişe ne denli büyük insanlar olduklarını göstermektedir…

Bizim açımızdan durum nedir diye baktığımızda, bizler ve ümmetin insanları kendimize geldik, sarsıldık ve silkelendik…
Bunca ödenen bedele rağmen, düşmandan asla merhamet dilemeyen ve mücahitlerine güvenleri asla azalmayan bu bir avuç mücahit toplum, imtihan gerçeğine nasıl sahip olmak gerektiğini ve dava bilincine en üst düzeyde nasıl sarılmamız gerektiğini bütün dünyaya yaşayarak ve yaşatarak, canlı örnekleriyle anlatıyorlar…

Mümkün olsaydı, tüm Türkiyeli Müslümanlar şu çevre, bu çevre demeden, meydanları dolduran veyahut akan bir nehir gibi milyonlarca insanın haykırışlarıyla, görkemli kalabalıklarıyla yapabileceğimiz düşmanı korkutan, dostlarımızı sevindiren etkileyici kıyamlarımız ve protestolarımız olsaydı…

Belki de bu tüm zamanların en çarpıcı ve en net direnişi bize bu hassasiyeti öğretecek…

 

*(100 soruda Kudüs)