Günahlara Alışmak
İnsanoğlu beşer olması hasebiyle günah işleme potansiyeline sahiptir… Dolayısıyla her insan günah işleyebilir… Tevbe ile durumu telafi edebilme fırsatına da sahiptir… Lakin yeni zamanlarda hızla yaygınlık kazanan şöyle bir tehlike ile karşı karşıyayız…
Günahları küçümsemek… Önemsememek aksine özümsemek… İçselleştirmek, kanıksamak ve zamanla alışmak… Dahası günahları normalleştirmek, mübahlaştırmak, toplumsallaştırmak ve de yasallaştırmak…
Bundan da beteri… Günaha dayalı bir yaşam tarzında karar kılmak… Günaha dayalı yeni bir ideolojik sistem, dünya görüşü ve yaşam biçiminin savunuculuğunu yapmak…
Bu zamanda bunlarsız yaşam olmaz… Bu algıyı meşrulaştırmak… Küresel ve ulusal ölçekte bu günahlar yaygınlık kazanmış, kabul görmüşse biz bunun dışında kalamayız yanılgısı…
Yaşadığı gibi inanmaya başlamaya görsün insanoğlu, hemen kendine özgü bir din anlayışı oluşturur, keyfi fetvalar, temelsiz teviller, çarpık yorumlar ile yol bulmaya çalışır…
İslami bilinç devre dışı kalınca yaşam tarzında yozlaşma da başını alıp gider…
Estetize edilen günahlar… Günah sevicilik pik yapmaya başlar… Günah savunuculuğunun felsefi temelleri oluşturulur…
İnsanoğlu güle oynaya günaha koşmaya başlar… Göz göre göre günaha gidenler… Bakıyorsunuz helal – haram sınırları flulaşmış… İdrakler bulanıklaşmış… Yaşam belirsizlikler içinde anlamsızlaşmış…
Bir süre sonra günahın acısı, yakıcılığı karşısında kalpler nasırlaşıyor… Ar damarı çatlıyor… İffet perdesi yırtılıyor… Utanma, sıkılma, sakınma, yüzün kızarması, haya ve hassasiyet yitimi başlıyor… Tevbe ihtiyacı bile duymuyor…
İnsandaki yanılma zamanla yamulmayı beraberinde getiriyor… İşte insanın yumuşak karnı… Şeytanın ataklarıda bunun üzerinden gerçekleşiyor…
Evet, günah işlemekten daha beteri günaha alışmaktır… Allah’ın sınırlarını yolgeçen hanı edinmektir… Günahta pervasızlıktır…
Bir defa işlemekle ne olur ki? ‘’Nasıl olsa herkes aynı günah işliyor’’a sığınmak… Dahası günahı küçümsemek…
Korkuyorum, günahlara karşı lakaytlığımız, günah işlemedeki lauballiğimiz gayretullah’a dokunur… O durumda nasıl iflah oluruz?
Esas musibet günah işlemekte değil, asıl musibet işlenen günahtan sonra vicdan azabı çekmemektir…
‘’Günah işleme özgürlüğüme kimse müdahale edemez’’ aymazlığına kapılmaktır…
Günaha alışmak, zamanla günaha aldırış etmemek sonucunu doğurur… Dahası sanki günah diye bir şey yokmuş gibi hareket etmeye başlar…
Toplumsal ifsadın temelinde alışılan günahlar vardır… İslam dışı tüm rejimler, sistemler, kurumlar bir anlamıyla ‘’günah üretim merkezleri’’dir…
İdeolojik, politik, ekonomik, diplomatik, etnik, teknolojik, medyatik, akademik, sanal günahların sistematik olarak nerelerden servis edildiğine dikkat etmek durumundayız… Günah organizasyonlarını pazarlayan örgütlü kötülüğe karşı duyarlı olma mecburiyetimiz var…
Nesillerimiz günah salvolarına karşı sahipsiz ve savunmasız…
Yaptığımız her şey Yaratan’a malumdur… Tüm haramlar, zulümler, cürümler O’na malum… Gözlenmekteyiz… İzlenmekteyiz… Görülmekteyiz… O’na gizli ve saklı hiçbir şey yoktur…
Yarınlarda kurulacak sorgulama düzeninde hesap verebilmek için Rabbani düzenlemeye tabi olmak zorundayız…
Yüce Yaratıcı’nın yaratılanlar için sunduğu yaşam disiplinini korumakla yükümlüyüz… Yaratılış bilincine sahip olan Yaratıcı’yı hesaba katmak mecburiyetindedir… İlahi düzenlemeyi hiçe sayanlar zamanla kendileri hiçleşirler…
Evet, unutmamamız gereken bir hudulullah var…
Riayet etmemiz gereken bir hukukullah var…
Sımsıkı tutunmamız gereken bir hablullah var…
Tabii olmamız gereken bir habibullah var…
Varoluşumuzun anlamı budur…
Bunu sürdürebilmenin imkânı ise; haşyetullahtır, mehafetullahtır, marifetullahtır…
Ve bilelim ki; günahta ısrarın ismi şeytanlaşmaktır… Günaha tevbenin ismi ise, Âdemleşmektir…
Tevbe ettikten sonra büyük günah yoktur…
Günahta ısrar ettikten sonra da küçük günah yoktur…
En güzeli nebevi reçeteye uyup şüpheli şeylerden bile kaçınmaktır…